30 Mayıs 2012 Çarşamba

kan kokusu

bişeyin şekli diil, ağzımda kan tadı var.. geceden kalma.. burnumdan nefes alıp verirken kokusunu alıyorum..

durmam imkansız.. durduğum an biter biliyorum.. harekete devam ediyorum.. hastane çıkışı cebimden not defterimi çıkardım, nereye gidilicekti, napmam lazımdı bugün.. serum iğnesinin çıktığı yerde bir damla kan birikti, dövmemin üstünden  aktı, güldüm niye bilmiyorum....

bilmem gerek, noldu bilmeliyim.. çoğunun aksine bilmek korkutmuyor beni..

kullanılmayı sindiremedim..

gidip hak vermek istiyorum, evet burası başka bi gezegen ve burda insanlar böyle oluyormuş demek istiyorum..

onunla konuşuyorum aklımda, sabahları uyandığımda..

hergün her saniye aynı aldatılmışlığı, kullanılmışlığı hissediyorum.. hergün kandırılan adam olarak uyanıyorum, hergün tekrar terkediliyorum, tekrar satılıyorum..

sahile inip sadece bulutları izliyorum.. saatlerce.. kulaklarıma su kaçmış gibi, yutkunuyorum hep, açılmıyorlar..

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Damla

Sarı saçların ve üzgün renkli gözlerinle oturuyorsun uzakta. Annen olmalı yanında ki kadın. Sevmediğini hissedebiliyorum, yüksün onun için, utançla etrafa bakıyor annen.

Neden utandığını anlamaya çalışıyorum, ördeklere marul veriyorum bu sırada kafenin dışında. Popolarını salladıklarında mutlu oluyorum, yürüyüşleri komik geliyor bana.

Sigaramı atıp içeri dönüyorum, karşı masana oturuyorum. Sana baktığımı farkediyor annen, daha da utanmasına sebep oluyorum. Sonra sen koltuğundan inip bana doğru yürüyorsun. Yanıma geldiğinde senden neden utanıyorlar anlıyorum, ama ben utanmıyorum, sende bunu hissediyorsun. Ama sana böyle temiz bakılmamış hiç, napıcağını bilemiyorsun. Gülümsemeye çalışıyorsun, ne kadar zamandır gülümsemediğini, gülmediğini görüyorum. Elimi uzatıyorum, avcum açık. Tutar gibi yapıp bırakıyorsun, elimi çekmiyorum, bekliyorum. Masanın etrafında bir tur daha dönüp yanıma geliyorsun tekrar. Bu sefer tutuyorsun elimi. Annene bakıyorum bi yandan, benden korkması gerekip gerekmediğini süzüyor, çok ilgilenmiyorum onunla. Adını soruyorum, iletişim için öğrendiğimiz ilk basit şey sanırım. Dilin tam dönmüyor, adını doğru anlayabilmek için onlarca isim tarıyorum kafamda. Biliyorum ki çok çabuk anlaşılmadığın hissine kapılabilirsin sen, çok çabuk korkabilirsin. "meraba damla, serdar ben" diyorum. Yüzünden ismini doğru söylediğim anlaşılıyor, güveniyorsun o an, kafanı omzuma yaslayıp sarılıyorsun. Sonra elimden çekip kaldırıyorsun, annenle göz göze geldiğimizde mutlu olduğunu görüyorum, nedenini anlayabilicek kadar bakamıyorum ama, sen beni ördeklere götürüyorsun. Elimi bırakmadan arkamdan bakıyorsun ördeklere, aynı boya gelelim diye oturuyorum yere, bikaç parça marul alıp uzatıyorum ördeklere. Onlarda korkuyor önce, yaklaşıyorlar sonra, sende yanıma oturuyorsun. Beraber besliyoruz ördekleri.

Kafeye baktığımda annenin yanında bi adam var, baban sanırım, fotoğrafımızı çekiyor telefonla. Rahatsız oluyorum. Seni kucağıma alıp doğruluyorum. İçeri girdiğimizde masanıza yürüyorum, yemeğin gelmiş, istemiyorsun yemek. Yemen için ısrar eden annenden alıyorum çatal ve bıçağı. Ben yemeye başlıyorum, seninlede ilgilenmiyorum o sırada, adımı söylüyorsun. anlaşılmıyor ama biliyorum adımı söylediğini. Yemeğe baktığını görüyorum, kucağıma alıyorum, elin ilk bıçağa gidiyor, ben sana tabaktaki ufak bi dometesi kaldırıp gösteriyorum, bıçağı unutup bırakıyorsun, senin bakmadığın bir an kaldırıyorum masadan. Sen yemek yerken baban konuşmaya çalışıyor benimle, sus işareti yapıyorum babana, sırası diil gibi. Bi süre sonra annen seni tuvalete götürdüğünde konuşuyor baban. İlk ağzından çıkan "özür dilerim" oluyor. Diceği herşeyi biliyorum, neden özür dilediğini, neden utandığınıda. Babanın ağzından çıkan, annenin gözlerinden akan o düşünceyi ezbere biliyorum ben. Ne kadar duygusuz, hain ve yoz olduğunuda biliyorum. "yapabilirseniz sadece sevin" diyorum, "değiştirmeye yada düzeltmeye çalışmayın".

Damla seni sevmicekler, onların gözünde hep eksik olucağın için gerçekten bir baban, annen yada sevgilinde olmıcak. Sana kimse aşık olmıcak. Keşke buna engel olabilsem ama yapamam. Belki elli belki daha fazla sene mutsuz olucaksın. Kendisini tam görmek isteyenler senin üzerinden karakterlerinin sağlamasını yapıcaklar. Hayatın boyunca, en azından büyük bölümünde seni sevilebilir hale getirmek için çok uğraşıcaklar ama genede olmıcak.

Anneni yada babanı çok umursamadan veda ederken altı yaşındaki dudaklarından öptüm. Onlar ne kadar çoklarsa ve nelerden utanıyorlarsa ben utanmıyorum artık. Annen geldi arkamdan, kafenin çıkışında yakaladı beni. Burda şimdi sen kulaklarını kapat, duyma. "damla doğduğundan beri ilk defa bi yabancıyla iletişim kurdu, mesleğiniz nedir". Çok kızdım, çok hemde, verdiğim cevap için üzgün diilim, sevginin satın alınabilir olduğunu düşünen kimsenin mutluluk barometresi umrumda diil.

Uzun bi monolog oldu diyelim, annenin ezberi yetmezdi, kendi kendime konuştum biliyorum. O da anlıyor numarası yaptı.

Damla sana umut ediceğin güzel bişiler olduğunu söyleyemem. Zaten söyleyebilsem yüzüne söylerdim ve eminin ailenden daha çok anlayabilirdin beni. Sana yaşatılıcak bu hayat için çok üzgünüm. Pembe yanaklarından öpüyorum.

Serdar